Günümüzde Avrupa’nın en çok turist çeken şehirlerinden olan Barselona, 1936-1939 yılları arasında yaşanan İç Savaş sırasında dünyanın her tarafından faşizme karşı dövüşmek isteyen devrimcileri çekmesiyle meşhurdu. Bize ise o yılları kitaplardan okuyup Barselona’yı turist olarak gezmek düştü. İspanya iç savaşını, Hemingway’i, Orwell’ı okuyarak gittiğimiz Barselona’da tam da kitaplardaki gibi politik bir atmosferde bulduk kendimizi. Neredeyse bir buçuk yıl önce Katalonya’nın bağımsızlığı için yapılan referandum hala şehrin birinci gündemiydi.
1 Ekim 2017’de Katalonya’nın bağımsızlığı için yapılan referandumda, Madrid hükümetinin seçmenlere yönelik şiddet, sandıklara el koyma gibi baskılarına rağmen Katalonya’ya bağımsızlık sonucu çıktı. Bağımsızlığın ilan edilmesinin ardından ise Madrid Hükümeti referandumu yasa dışı ilan etti ve İspanya Anayasası’nın 155. maddesine dayanarak İspanya tarihi boyunca ilk kez Katalonya’yı merkezi hükümeti bağladı. Katalanlara yönelik baskılar arttı tutuklananlar ve sürgüne gitmek zorunda kalanlar oldu.
Barselona sokaklarında, bir buçuk yıldan uzun zamandır ısrarla balkonlarda asılı duran bayraklar yıpranmış ve sararmış olsa da yanlarına eklenen ‘Siyasi tutuklulara özgürlük’ pankartları ile mücadelenin ve umudun sürdüğünü gösteriyordu.

Barselona’nın neredeyse tüm sokakları bayraklar ve referandum boyunca kullanılan sembollerle dolu. “İspanyol hükümeti demokrasimizi öldürdü ama asla Katalanların sesini kısamayacak”, “Politik tutuklulara özgürlük”

Sarı kurdeleler, bayraklar ve referandum talepleri Barselona da hayatın bir parçası.

Tarihi binalarda referandum sembolleri
Mayıs ayı sonlarında gezdiğimiz; Barselona, Girona ve Fiugeres sokaklarında bağımsızlık umudunu görmemek, hissetmemek neredeyse imkansızdı. Modernista tarzındaki tarihi binalardan sıradan bir sokaktaki sıradan bir eve, ilk bakışta gelir düzeyinin yüksek olduğunu anladığınız bir mahalleden kenar mahallelere, Girona’nın küçük bir köyünden tarihi simgesel yapılarına, Katalanların kalplerinin üzerine ya da çantalarına kadar her yerde bağımsızlık referandumunun sembolüne dönüşmüş “sarı kurdele”lere, “siyasi tutuklulara özgürlük” sloganına ve Katalan bayraklarına rastlıyoruz.

Barselona’da “No Passaran (Faşizme Geçit Yok) sloganını ararken Girona’da karşılaşıyoruz. Girona’yı ziyaret eden turistlerin fotoğraf çekmekten en hoşlandığı nehir kıyısındaki renkli evler artık pankartlarla dolu.

Girona ve Figueres arasında bir kasaba olan Bâscara’da bir duvar yazısı “Politik Tutuklulara Özgürlük”

Bâscara’da bir grafiti “Bizim cumhuriyetimiz onu savunanlar ve oy verenler için”

Bâscara’da adalet, evrim, devrim temalı bir grafiti serisi.

Bâscara’da adalet, evrim, devrim temalı bir grafiti serisi.
Küçücük bir meydanda bulunan İspanya iç savaşında kullanılmış bir sığınağın yanından geçiyoruz, bağımsızlık referandumunun simgeleriyle dolu bir meydanda koşturan çocukların arasına düşüyoruz. Elimizdeki kitaptan Modernista tarzındaki binalara götüren bir rotayı takip ederken yine küçük bir meydanda swing müziği eşliğinde dans edenlerle karşılaşıyoruz. Her balkon, her meydan bize bağımsızlık diyor.

Fotoğraf: Juan Guzmâ, 21 Temmuz 1936
Bir gün, iç savaş günlerinde Katalonya Birleşik Sosyalist Partisi’nin karargahı olan Hotel Colon’un terasına çıkıp, 21 Temmuz 1936’da foto muhabiri Juan Guzmâ’nın Marina Ginestâ’yı sırtındaki silahıyla çektiği ikonik fotoğrafının kadrajını bulmaya çalışıyoruz, ertesi gün bir duvarda Marina Ginestâ ile Kürt kadın savaşçı’nın omuz omuza olduğu bir afişte Barselonalıların Rojava’ya gönderdiği selamla karşılaşıyoruz.

Bir duvarda Marina Ginestâ ile Kürt kadın savaşçı’nın omuz omuza olduğu bir afişte Barselonalıların Rojava’ya gönderdiği selamla karşılaşıyoruz
Barselona sanatın, mimarinin ve politikanın hakkını veriyor diyoruz. Gözlerimiz gencinden yaşlısına insanların göğüslerinde sarı kurdele seçiyor artık. İç savaş günlerinde Anarşist Sendika CNT üyelerinin buluştuğu Bar La Llibertària’ya uğruyoruz, şehrin göbeğinde portakal ağaçlarıyla dolu sokaklarda yürüyoruz. Portakal ağaçlarına bağlanmış sarı kurdeleler bize bağımsızlık diyor.

Referandum sembollerinin Katalonyanın sembolleri arasına girdiğini söyleyebiliriz. Barselona’da bir hediyelik eşya dükkanında satılan rozetler.

Referandum sembollerinin Katalonyanın sembolleri arasına girdiğini söyleyebiliriz. Barselona’da bir hediyelik eşya dükkanında satılan rozetler.
Katalan bayrakları ve taleplerini dile getirdikleri flamalar neredeyse bir buçuk yıldır balkonları süslüyor, kimi yerde yırtılmış kimi yerde rengi solmuş ama inatla asıldığı yerde duruyor. Her şeye rağmen sonbaharda sararıp solan yapraklar gibi değil baharda çiçeklenen ağaçlar gibi bir duygu bırakıyor. Anti-kapitalist CUP’un (Candidatura d’Unitat Popular – Halk Birliği Adaylığı) afişleriyle süslü küçük bir meydanda swing müziği eşliğinde dans edenler bize gülerek bağımsızlık diyor.

Barselona’da bir Pazar günü. Virrenia meydanında dans eden insanlar. Meydan Anti-kapitalist CUP’un (Candidatura d’Unitat Popular – Halk Birliği Adaylığı) afişleriyle süslü
Barselona şehri sanatıyla mimarisiyle zihnimizde derin izler bırakırken mücadelesi ise şehirle aramızda sıcak bir bağ kurmamızı sağlıyor. Mücadele dolu bir şehri bırakıp mücadele verdiğimiz şehre dönüyoruz.