Madenci Kasabasında Yıkımın Fotoğrafı

Yerüstünden Notlar


‘Yer Üstünden Notlar… Madenci kasabasında yıkımın fotoğrafı’ son derece yerel bir çalışma. Diğer yandan dünya çapında yaşanan bir dönüşümün hikâyesini aktardığı için son derece evrensel. Zira Armutçuk’un yaşadığı yıkım tıpkı Margaret Thatcher döneminde İngiltere’nin Güney Galler bölgesindeki bir madenci kasabası nın yaşadığı gibi 1980’ler sonrası uygulamaya konan küresel bir projenin (Neoliberalizm) sonucu.

Armutçuk’a ilk geldiğimizde, gördüğümüz manzara karşısındaki ilk izlenimimiz böyle olmuştu, “Sanki burada bir savaş yaşanmış gibi…”. Boşaltılmış ve çökmeye bırakılmış tarihi binalar, yıkılmış evler, terk edilmiş sanayi makineleri, devrilmiş direkler, eskimiş tabelalar, çökmüş yollar, kepenkleri kapalı dükkânlar, bomboş sokaklar ve kesif bir sessizlik kokusu… Özellikle 1990’lı yıllarda Balkanlar’dan ya da Kafkaslar’dan savaş sonrası kasabaların manzaralarını çağrıştırmıştı bize gördüklerimiz. Armutçuk’un geçmişini dinledikçe 1980’lerden sonra burada yaşanan yıkımın şiddetini daha da iyi anlamaya başladık.

Bir dönemin sosyal devlet anlayışı ve Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) bu dönemdeki kendine özgü yapılanması Armutçuk’ta özgün bir toplumsal yaşamın oluşmasına neden olmuştu. Madenciliğin en büyük ‘geçim kapısı olduğu’ ve madalyonun bir yüzünde kasaba sakinlerinin eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, kültür gibi başlıklarda bugüne nazaran çok daha fazla haklarının olduğu bir dönemdi bu. ‹şçilerin çalışma şartlarının daha iyi olduğu, donanımlı hastanelerinin bulunduğu, sinemalarının, plajlarının, kültür kulüplerinin var olduğu, tike adı verilen özel paralarla Ekonoma adındaki temel ihtiyaç malzemelerinin satıldığı marketlerden alışveriş yapabildikleri, çocukları nın nispeten nitelikli bir eğitim görebildikleri, TTK’nın bir belediye gibi çalışması nedeniyle planlı ve güzel bir çevre düzenlemesiyle dikkat çeken bir dönem… Sosyal devletin kazanımlarının yok edilmesi planı sonucu hem yerüstünde hem de yeraltında yaşam piyasanın sınırsız yıkıcılığıyla karşı karşıya gelmişti. Sonuç insanlardan arındırılmış, hayalet bir kasaba olacaktı. Bu kitap işte bu dönüşümü sorguluyor.

Yer Üstünden Notlar… Madenci kasabasında yıkımın fotoğrafı’ son derece yerel bir çalışma. Diğer yandan dünya çapında yaşanan bir dönüşümün hikâyesini aktardığı için son derece evrensel. Zira Armutçuk’un yaşadığı yıkım tıpkı Margaret Thatcher döneminde İngiltere’nin Güney Galler bölgesindeki bir madenci kasabası nın yaşadığı gibi 1980’ler sonrası uygulamaya konan küresel bir projenin (Neoliberalizm) sonucu.

Toplumsal belleğimizin parçalandığı ve zayışatıldığı bir dönemde bu çalışmayla gerçekleşen dönüşümü günümüz fotoğraşarı ve kişisel yaşam öyküleriyle aktarmaya çalıştık. Kitaba akademik yazıları çok fazla koymamayı, süreci kişisel yaşam öyküleri üzerinden aktarmaya çalışmayı bilinçli olarak tercih ettik. Yine de kitaptaki iki metin okurların konuya genel anlamda vakıf olabilmesi için zengin bilgiler sunuyor. Bunlardan biri halen TTK işçisi olan Salim Çalık’ın kaleme aldığı ‘Kömürün Yarattığı ve Yıktığı Kent: Armutçuk’ yazısı. Çalık’ın Armutçuk’un ekonomik, sosyal, kültürel yapısını geçirdiği dönüşüm süreçleriyle birlikte aktardığı yazısı bugün akademik dünyada dahi yer almayan ve uzun araştırmalar ile ortaya çıkarılmış bir metin. Türkiye’deki madencilerinsendikal mücadelesinde çok özel bir yeri bulunan Çetin Uygur’la yaptığımız röportaj ise bize Zonguldak ve çevresindeki maden işletmelerinin yapısını ve buna uygun toplumsal yaşamın 1800’lerden bugüne kadarki dönemlerini ve bu dönemlerin kendine ait özelliklerini okura en genel haliyle aktarıyor.

Konu ettiğimiz dönüşüm süreci devam ediyor. Armutçuk’ta özelleştirilmiş madenlerdeki taşeron çalıştırma sistemi ile işçiyi bir ay çalıştırıp bir ay köyüne gönderme anlayışının yeniden tartışılır olması, yeni bir çalışma yaşamını ve buna uygun bir sosyal ve kültürel ortamı da gündeme getiriyor. Sosyal hak kayıpları da sürüyor. Bugün TTK’nın işçilere kiraladığı az sayı daki lojmanın tasfiye edilmesi gündemde örneğin. Öte yandan bölgenin sert doğal şartlarıda kasabadaki yıkım görüntüsünü ‘pekiştiriyor’. Kasabayı en son ziyaretimizde +17 olarak anılan deniz kıyısındaki alanda heyelan gerçekleştiğini, bu yüzden buradan ocağa geçişi sağlayan tünelin ağzının kapandığını ve paytonun işlemez olduğunu gördük.

Bu çalışmayı son derece mütevazı bir çalışma olarak görüyoruz. Ancak böyle mütevazı belgeleme çalışmalarının siyasal, sosyal ve kültürel olarak müthiş zengin bir geçmişin üzerinde yer aldığı bu topraklardaki toplumsal hafıza kaybının önüne geçmek açısından önemli olduğunu düşünüyoruz. Bu kitapla yaptığımız, bir durumun ‘fotoğrafını çekmeye’ çalışmak oldu.

Türkiye’de madencilik alanında 1980’lerden sonra yaşanan yıkımı Zonguldak’taki bir madenci kasabası üzerinden fotoğraflar ve söyleşilerle anlatan ‘Yerüstünden Notlar’ yayınlandı. Halkevleri Fotoğraf Atölyesi’nin çalışması olan kitap bugün madencilik sektöründe yaşanan birçok sorunun cevabına da kapı aralamaya çalışıyor.

Türkiye’nin Zonguldak’taki maden faciasının acısını yaşadığı bu günlerde Nota Bene Yayınları’ndan çıkan ‘Yerüstünden Notlar (Madenci Kasabasında Yıkımın Fotoğrafı)’ madencilik sektöründe 1980’lerden sonra gerçekleşen yıkımın sonuçlarını gözler önüne sermeye çalışıyor. Halkevleri Fotoğraf Atölyesi’nin hazırladığı kitap bu yıkımı Zonguldak’a bağlı bir madenci kasabası olan Armutçuk’taki dönüşüm üzerinden sorguluyor. Dönüşüm eserde, fotoğraflar ve yerel halkla yapılan söyleşilerle aktarılıyor. Alaattin Timur ve Mahmut Hamsici’nin editörlüğünde hazırlanan kitapta fotoğraflar bu iki isimle birlikte Ayşen Gürbüz, İlhan Beyoğlu ve Ekrem Erbiz’in imzasını taşıyor. Söyleşiler ise Mahmut Hamsici’ye ait.

Söyleşiler dışında kitapta yer alan iki metin okurların konuya genel anlamda vakıf olabilmesi için zengin bilgiler sunuyor. Bunlardan biri TTK işçisi Salim Çalık’ın kaleme aldığı ‘Kömürün Yarattığı ve Yıktığı Kent: Armutçuk’ başlıklı yazısı. Çalık’ın Armutçuk’un ekonomik, sosyal, kültürel yapısını geçirdiği dönüşüm süreçleriyle birlikte aktardığı yazısı bugün akademik dünyada dahi yer almayan ve uzun araştırmalar ile ortaya çıkarılmış bir metin. Türkiye’deki maden işçilerinin sendikal mücadelesinde çok özel bir yeri bulunan Çetin Uygur’un metni ise Türkiye’deki maden işletmelerinin yapısını ve buna uygun toplumsal yaşamın 1800’lerden bugüne kadarki dönemlerini ve bu dönemlerin kendine ait özelliklerini genel hatlarıyla aktarıyor.

Çalışmada bir dönemin sosyal devlet anlayışı ve Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) bu dönemdeki kendine özgü yapılanması nedeniyle Armutçuk’ta oluşmuş özgün toplumsal yapının 1980’lerden sonraki neo-liberal politikalarla nasıl yıkıma uğradığı aktarılıyor. Madenciliğin en büyük ‘geçim kapısı’ olduğu ve madalyonun bir yüzünde kasaba sakinlerinin eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, kültür gibi başlıklarda bugüne nazaran çok daha fazla haklarının bulunduğu, sinemalarının, plajlarının, kültür kulüplerinin var olduğu, tike adı verilen özel paralarla Ekonoma adındaki temel ihtiyaç malzemelerinin satıldığı marketlerden alışveriş yapabildikleri, TTK’nın bir belediye gibi çalışması nedeniyle planlı ve güzel bir çevre düzenlemesiyle dikkat çeken bu dönemin tüm kazanımlarının 1980’lerden sonra nasıl yok edildiği ve Armutçuk’un insanlardan arındırılmış, dükkanlarının çoğu kapalı, harabe binalarla dolu bir hayalet kasabaya dönüşümü etkileyici bir manzarayı ortaya koyuyor.

Kitap son derece yerel bir çalışma ancak diğer yanan aynı zaman diliminde tüm dünyada yaşanan benzer dönüşümü gösterdiği için bir o kadar da evrensel. Zira Armutçuk’un yaşadığı yıkım tıpkı Margaret Thatcher döneminde İngiltere’nin birçok madenci kasabasının yaşadığı gibi 1980’ler sonrası ortaya konan küresel yeni ekonomi politikalarının sonucu.







Son Portfolyolar