Samistal'den Kavrun'a

Büyülü Bir Patika

İstanbul büyülü bir şehir. Ona karşı en ön yargılısına bile kendisini sevdirmenin bir yolunu bulur. Kimisi için anavatan, kimisi için tarih, çoğumuz için ekmek kapısı olur. Bir zaman sonra hepimiz için memlekettir. Ba(ğ)zıları içinse yalnızca rant. İşte onlar hem şehrin hem tarihin hem ekmeğin hem de insanlığın düşmanıdır. O kadar severiz ki bu şehri; bir ağacını, bir parkını evladımız gibi savunur onun için yollara düşeriz. Bir çoğumuz aşkla bağlıyızdır bu nazlı şehre. Ama bazen fazla naz da aşık usandırır biliriz. Bu yüzdendir her tatilde kilometrelerce uzayan kaçış kuyrukları. İstanbul bazen en büyük çelişkimizdir, ona koşmak istediğimiz kadar ondan kaçmak da isteriz. Trafiği, kalabalığı, telaşı bizi yorar dinginlik isteriz.

Samistal Yaylası’na vardığımız da ilk dikkatimizi çeken yayla evlerinin yapımında kullanılan taş işçiliği ve aynı zamanda ahşabın’da taşla birlikte kullanılmasının yarattığı harika birleşim oldu.

Samistal Yaylası’na vardığımız da ilk dikkatimizi çeken yayla evlerinin yapımında kullanılan taş işçiliği ve aynı zamanda ahşabın’da taşla birlikte kullanılmasının yarattığı harika birleşim oldu.

Ben bu dinginliği hırçınlıkta bulurum. Karadeniz’in dağlarında. Dağın koşulları serttir, yorucudur. Orada yalnızca doğanın egemenliği vardır. Onlarca kilometrelik vadilerde, devasa kaya kütlelerinin içinde bir grup insancıksındır. Bir hedeften diğerine ulaşmak için yirmi kiloluk çantalarla saatlerce yürümen gerekir. Yürüyüş boyunca tek düşündüğün yol arkadaşlarınla birlikte hedefine sağ salim varmaktır. Hedefine vardığında kampını kurarsın, yalnızca rüzgarın sesini duyarsın. Bardağına koyduğun sıcak kahveyi yudumlarken dinlediğin tek müzik budur, orada hiç aklına gelmez kahve zincirleri ve oraları dolduran kalabalıklar. Bir an önce akşam olsun istersin, mesai bitsin de eve gidelim gibi değil, dev bir çanağın içinden gökyüzündeki yıldızları görebilmek için…

Yayla evinde biraz ısınıp bize ikram edilen sıcak çayları içtikten sonra bize gösterilen uygun yere kampımızı kurduk.

Yayla evinde biraz ısınıp bize ikram edilen sıcak çayları içtikten sonra bize gösterilen uygun yere kampımızı kurduk.

Seni bekleyen devasa bir samanyolu vardır izlenecek. Kanal kanal gezeceğin bir televizyon değil… Akşam bir tencerede yapıp bir tencereden yediğin bulgur pilavının tadını herhangi bir lokantada bulamazsın, sabah göz alabildiğine uzanan bir vadiye karşı yaptığın kahvaltının keyfi hiçbir kafede yoktur. Suyu damacanalara doldurulan reklamlardaki kaynaktan değil kayaların arasındaki gözelerden içersin. Ve yine yüklenip yirmi kiloluk çantanı düşersin yola. İşe giderken taşıdığın çantadan daha ağır değildir… Telefon sesi yoktur, korna sesi yoktur rastlarsanız ancak keçi sesi duyarsınız. Belki bir Boz Ayı ile karşılaşma ihtimaliniz vardır ama şehirde karşılaşacağınız bir çok insandan daha tehlikeli değildir… Oradaki tek güç doğadır. Sis olursa, yağmur olursa durursun ancak o izin verirse yürürsün. Yürüyüş ne kadar zorlu ve yorucu olursa olsun şehirdeki yaşama dair hiçbir şey düşünemezsin. Dinginlik budur. Rüzgarın sesidir, yıldızlardır… Şehirdeki kocaman egolar değil devasa doğanın içindeki küçücük insanlıktır.

Samistal yaylasından kuzeye doğru oldukça belirgin patikaları kullanarak yürüyüşe başlıyoruz. Gruptaki herkesin ortak kanaati bu yolun bu tür faaliyetler içinde bugüne kadar yürünmüş en güzel yol olduğu yönünde.

Samistal yaylasından kuzeye doğru oldukça belirgin patikaları kullanarak yürüyüşe başlıyoruz. Gruptaki herkesin ortak kanaati bu yolun bu tür faaliyetler içinde bugüne kadar yürünmüş en güzel yol olduğu yönünde.

Samistal ve Kavrun Yaylalarını birleştirecek “Yeşil Yol” tartışmaları ve Havva Abla’nın Samistal’deki feryadını izlerken daha bir yıl önce orada olduğumu ve Samistal’den Kavrun’a büyülü bir patikadan yaptığımız yürüyüşü düşündüm. Bir grup arkadaş, 2014’ün Ağustos ayında bu duygularla gittik Kaçkarlara. Rize’nin Verçenik Yaylası’ndan başlayarak Yukarı Kavrun Yaylası’nda sonlanacak bir haftalık zorlu bir rota çizdik.

Grup yol boyunca karşılaştığımız her yaban mersini bitkisinin yanında atıştırma molası veriyor.

Grup yol boyunca karşılaştığımız her yaban mersini bitkisinin yanında atıştırma molası veriyor.

Verçenik’ten başlayıp Kaleköy, Başyayla, Hacıvanak, Karmik, Apivanak Yaylası’na ulaştık. Bu yayla Palovit deresininin de doğduğu vadinin yukarısında. Palovit yaylasına vardıktan sonra Amlakit’e ulaştık. Bu yaylaya kadar olan yürüyüşümüz orman üst sınırı olan ikibin metrenin üzerindeydi. Diğer yaylalardan farklı olarak orman sınırında bir yayla olan Amlakit’te muhteşem ağaçlarla karşılaştık. Zorlu yürüyüşümüzün beşinci gününde Samistal Yaylası’na vardık.

Verçenik’ten başlayıp Kaçkar dağının hemen altındaki Yukarı Kavrun yaylasında sona erecek faaliyetimiz için Samistal Yaylasından ayrılacağız. Yola çıkmadan önce yaylacılardan Kavrun Yaylasına geçiş ile ilgili yol bilgisini alıyoruz.

Verçenik’ten başlayıp Kaçkar dağının hemen altındaki Yukarı Kavrun yaylasında sona erecek faaliyetimiz için Samistal Yaylasından ayrılacağız. Yola çıkmadan önce yaylacılardan Kavrun Yaylasına geçiş ile ilgili yol bilgisini alıyoruz.

Samistal Yaylası’na vardığımızda ilk dikkatimizi çeken yayla evlerinin yapımında kullanılan taş işçiliği ve aynı zamanda ahşabın taşla birlikte kullanılmasının yarattığı harika birleşim oldu. Bölgedeki en yüksek yaylaların başında geliyor Samistal Ulaşım zor olmasına rağmen karşılaştığınız güzellik bütün bu zorluklara değiyor. Her zaman olduğu gibi Kaçkarların soğuk yaylalarının sıcak insanları karşılıyor bizi. Yayla evinde biraz ısınıp bize ikram edilen sıcak çayları içtikten sonra bize gösterilen uygun yere kampımızı kuruyoruz. Bu yayladan sonraki hedefimiz, ertesi gün altı saatlik bir yürüyüşle günübirlik olarak Samistal-Hazindağ yolunu yürüyürek Pokut Yaylası’na gidip geri gelmek. Ertesi gün de kampı toplayıp Kavrun Yaylası’na ulaşarak faaliyeti bitirmeyi planlıyoruz.

Samistal Ulaşım zor olmasına rağmen karşılaştığınız güzellik bütün bu zorluklara değiyor. Her zaman olduğu gibi Kaçkarların soğuk yaylalarının sıcak insanları karşılıyor bizi.

Samistal Ulaşım zor olmasına rağmen karşılaştığınız güzellik bütün bu zorluklara değiyor. Her zaman olduğu gibi Kaçkarların soğuk yaylalarının sıcak insanları karşılıyor bizi.

Samistal yaylasından kuzeye doğru oldukça belirgin patikaları kullanarak yürüyüşe başlıyoruz. Gruptaki herkesin ortak kanaati bu yolun bu tür faaliyetler içinde bugüne kadar yürünmüş en güzel yol olduğu yönünde.

Yol boyunca bir renk cümbüşünün içinde ilerliyoruz. Patika bazen oldukça daralıyor, bir tarafımızda yamaç bir tarafımızda dik uçurumlar var.

Yol boyunca bir renk cümbüşünün içinde ilerliyoruz. Patika bazen oldukça daralıyor, bir tarafımızda yamaç bir tarafımızda dik uçurumlar var.

Yol boyunca bir renk cümbüşünün içinde ilerliyoruz. Patika bazen oldukça daralıyor, bir tarafımızda yamaç bir tarafımızda dik uçurumlar var. Gittikçe ormana doğru yaklaşıyoruz. Grup yol boyunca karşılaştığımız her yaban mersini bitkisinin yanında atıştırma molası veriyor. Molaların ve uzunca bir yürüyüşün ardından

Uzunca bir yürüyüşün ardından Hazindağ Yaylası’na ulaşıyoruz.

Uzunca bir yürüyüşün ardından Hazindağ Yaylası’na ulaşıyoruz.

Hazindağ Yaylası’nı geçerek Pokut Yaylası’na varıyoruz. Burada kötü bir sürprizle karşılaşıyoruz;görmek istediğimiz muhteşem Pokut manzarasını görmemize doğa izin vermiyor, yoğun sisten dolayı ancak önümüzdeki yayla evlerini görebiliyoruz. Uzunca bir yürüyüşün ardından Samistal Yaylası’ndaki kampımıza geri dönüyoruz ve ertesi günkü Kavrun yürüyüşü için dinleniyoruz.

Kaçkarların soğuk yaylalarının sıcak insanlarıyla vedalaşarak yola çıkıyoruz.

Kaçkarların soğuk yaylalarının sıcak insanlarıyla vedalaşarak yola çıkıyoruz.

Verçenik’ten başlayıp Kaçkar dağının hemen altındaki Yukarı Kavrun Yaylası’nda sona erecek faaliyetimiz için Samistal Yaylası’ndan ayrılacağız. Yola çıkmadan önce yaylacılardan Kavrun Yaylasına geçiş ile ilgili yol bilgisini alıyoruz. Geçidin başına geldiğimizde sis öylesine yoğunlaşıyor ki birbirimizi bile görmekte güçlük çekiyoruz. Uzun zamandır kullanılmadığı için kaybolmaya yüz tutmuş patikalar da bizi oldukça zorluyor. Yanımızda harita, pusula, gps cihazı olmasına rağmen yolumuzu kaybediyoruz.

Uzun zamandır kullanılmadığı için kaybolmaya yüz tutmuş patikalar da bizi oldukça zorluyor. Yanımızda harita, pusula, gps cihazı olmasına rağmen yolumuzu kaybediyoruz.

Uzun zamandır kullanılmadığı için kaybolmaya yüz tutmuş patikalar da bizi oldukça zorluyor. Yanımızda harita, pusula, gps cihazı olmasına rağmen yolumuzu kaybediyoruz.

Yukarı Kavrun’a yaklaştığımızı biliyoruz ama sisten dolayı yanlış bir yerden aşağı inip sonu uçurumla biten bir yamaç da bizi korkutuyor. Arazi bodur çalı ve bitkilerle kaplı ve yoğun nemden dolayı iyice kayganlaşan zemin inişte bizi çok zorluyor. Bazı noktalarda geriye doğru iniş yapmamız gerekiyor. Kayarak düşen bir arkadaşımız ancak otlara tutunarak durabiliyor ve çantası sırtından çıkarak metrelerce aşağıya yuvarlanıyor. Akşam saatleri yaklaşırken vadinin alt tarafından hayvanların boyunlarındaki çan seslerini işitiyoruz ve biraz olsun rahatlıyoruz. Sonunda güneydoğu yönünde ilerleyerek vadiye iniyoruz. Aşağıda Kavrun deresini gözüküyor ve biz inişe geçişiyoruz. Dereden yukarı doğru yolu takip ederek Yukarı Kavrun Yaylası’na ulaşıyoruz. Yürüyüşümüzün son parkuru sis ve zayıflayan patikalar sonucu maceralı bir şekilde tamamlanıyor.

Yürüyüşümüzün son parkuru sis ve zayıflayan patikalar sonucu maceralı bir şekilde tamamlanıyor. Bizi hem fiziki hem de psikolojik olarak zorlayan bu parkurun bitişini kutluyoruz.

Yürüyüşümüzün son parkuru sis ve zayıflayan patikalar sonucu maceralı bir şekilde tamamlanıyor. Bizi hem fiziki hem de psikolojik olarak zorlayan bu parkurun bitişini kutluyoruz.

İşte bu maceradan tam bir yıl sonra ba(ğ)zılarının “yeşil yol”larla bu büyülü patikaları  ve Havva Abla’nın geçmişini yok etmeye çalıştığını görüyorum. Benim için dinginlik anlamına gelen Kaçkarların hırçınlığı onu yok etmeye çalışanlar için Havva Abla’nın dilinden gerçek anlamına bürünüyor. Patikalar bizi bekliyor…






Son Portfolyolar